Geleneksel Türk Tiyatrosu Özellikleri
Geleneksel Türk tiyatrosu Batı kaynaklı tiyatro anlayışından farklı olarak doğaçlama oynanır. Herhangi bir yazılı metin kullanılmaz. Geleneksel Türk tiyatrosu modern tiyatro gibi komedi, dram, trajedi şeklinde gruplara ayrılmaz. Daha çok mizahı ön planda tutan bir yapıya sahiptir. Geleneksel Türk tiyatrosu, toplumsal normları ve günlük yaşamı mizahi bir şekilde ele alarak halkın kültürel ve sosyal dinamiklerini yansıtır.
Karagöz ve Hacivat Oyunu:
Diğer adı “gölge oyunu” olan bu geleneksel Türk tiyatrosunun ortaya çıkışıyla ilgili farklı görüşler yer almaktadır. Bu görüşlerden ikisi diğerlerine istinaden daha dikkate değerdir. Birinci görüş: Yavuz Sultan Selim’in 16. yüzyılda yaptığı Mısır seferi sonucunda oyunun Arap topraklarından Osmanlı İmparatorluğu’na geldiği yönündedir.
İkinci görüş ise oyunun asırlar önce ilk defa Çin’de ortaya çıktığı yönündedir. Çin’den diğer Uzak Doğu ülkelerine yayılarak o dönemde Orta Asya’da yaşayan Türkleri etkilemiş, Anadolu’ya yerleşen Türklerle beraber oyun burada kökleşmiş, günümüzdeki halini kazanmıştır.
Bir rivayete göre ise Karagöz ve Hacivat Orhan Gazi döneminde Bursa’da yer alan Ulu Cami inşaatında çalışan iki işçidir. Sürekli birbirleriyle atışmaları ve nükteli konuşmalarından dolayı diğer işçiler işlerini aksatıp onlar atışırken onları izlemektedir. Bu durum padişahın kulağına gider. Padişah bu iki işçiyi huzuruna çağırır. Onları aba altından sopa göstererek uyarır. Bir daha atışmayacaklarına dair söz verdikten sonra Karaöz ve Hacivat padişahın huzurundan ayrılır. Bir süre padişaha verdikleri söz neticesinde atışmayan ikili tekrar atışmaya başlar. Cami inşaatı tekrar aksar. Bir gün tebdil-i kıyafet dolaşıp esnafı ziyaret eden padişah cami inşaatının olduğu yerden kahkahalar duyar. Oraya gittiğinde ise insanların Karagöz ve Hacivat’ın atışmasını izlediklerini görür. Çok sinirlenen padişah ibret-i alem olsun diye ikisinin de kellesini orada alıverir. Halk bu duruma çok üzülür. Onların adını yaşatmak için de bu oyunu icat eder.
Karagöz ve Hacivat oyunu beyaz bir perdenin gerilerek, perdenin arkasında deriden yapılmış figürlerle ve ışıklandırma yardımıyla oynanan bir gölge oyunudur. Perde ardında Karagöz ve Hacivat’ı seslendiren kişiye “Hayalbaz” veya “Hayali” denir. Hayali’ye yardım eden bir de çırak vardır. Çeşitli adlarla anılır. Dayrezen, Sandıkkar anıldığı isimlerden bazılarıdır.
Gölge oyununu Osmanlı İmparatorluğu’nda ilk defa Şeyh Muhammet Küşteri başlatmıştır. Bu yüzden bu oyunun oynandığı perdeye “Küşteri Meydanı” da denilmektedir.
Oyunda iki ana tip vardır:
Karagöz: Saçı olmadığı için başına “ışkırlak” adı verilen bir kavuk takar. Gölge oyununda halkın eğitim almayan cahil kesimini temsil eder. Kulakları duymadığı için söylenen her şeyi yanlış anlar ve çok çabuk sinirlenir. Oyunda da güldürü kısımları genelde bu yanlış anlaşılmalar üzerine kurulmuştur. İçi dışı birdir, merhametlidir. Oyunda Hacivat’tan sonra en çok karısıyla atışır.
Hacivat: Sakalı sivri bir şekilde yukarı doğru kıvrıktır. Gölge oyununda halkın yarı aydın kesimini temsil eder. Karagöz’e geçici işler bulur. Kurnazdır, kibirlidir, eğitim aldığı için Karagöz’e üstten bakar. Karagöz daha çok Türkçe konuşurken Hacivat eğitimli olduğunu göstermek için araya Arapça ve Farsça kelimeler ekleyerek konuşur.
Oyunda bazı yan karakterler ise şunlardır:
Tiryaki: Oyundaki sarhoş yan karakterdir. İşsizdir. Şarap, nargile gibi uyuşturucu etkisi bulunan maddelere düşkündür.
Kayserili: Oyunda genelde kolunda yumurta sepetiyle yer alır. Bakkal veya pastırmacıdır.
Arnavut: Oyunda cahil cesaretiyle ön plandadır. Hemen öfkelenir fakat sıkıyı görünce anında kaçar.
Tuzsuz Deli Bekir: Kabadayı tiplemesidir. Her an kavga çıkarabilir.
Beberuhi: Genelde yaygaracılığıyla ön plandadır. Hızlı konuşur ve yılışık bir tiptir.
En bilindik geleneksel Türk tiyatrosu olan Karagöz ve Hacivat dört bölümden oluşur.
Karagöz ve Hacivat oyun bölümleri :
1. Mukaddime (Giriş) Bölümü:
Perde açılmadan önce “Nareke” adı verilen kamıştan yapılan bir düdük çalar ve perdede bir manzara tasviri belirir. Ardından Hacivat perdede görünür ve Türk halk şiirinde sekizli hece ölçüsüyle yazılan bir semai okuyarak Karagöz’ü çağırır. Karagöz geldikten sonra atışmalara başlarlar.
2. Muhavere (Atışma) Bölümü:
Bu bölümde iki ana karakter başlarından geçen bir olayı anlatırlar ya da birbirlerine bilmece sorarlar. Bu bölümde maksat izleyiciyi oyuna adapte etmektir.
3. Fasıl (Oyun) Bölümü:
Bu bölüm oyunun ana bölümüdür. Ana olay burada gerçekleşir. Yardımcı karakterler bu bölümde ortaya çıkar.
Bitiş Bölümü:
Bu bölümde tüm olaylar çözülmüştür. Seyirciler Hacivat’tan “Yıktın perdeyi eyledin viran/ Varayım sahibine haber vereyim heman.” repliğini duydukları zaman oyunun bittiğini anlarlar. Tüm görüntüler perdeden çekilirken de bir çengi gelir ve müzik eşliğinde dans eder.
Orta Oyunu:
Orta oyunu, temelde sokak tiyatrosu olarak tanımlanabilir. İlk olarak İstanbul’da ortaya çıkan bu tür, zamanla Osmanlı İmparatorluğu’nun diğer bölgelerine de yayılmıştır. Orta oyunu, özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda büyük bir popülerlik kazanmıştır. Bu dönemde, Osmanlı İmparatorluğu’nun büyük şehirlerinde düzenli olarak Orta oyunu gösterileri yapılırdı. Padişahların ve saray mensuplarının da bu oyunlara ilgi göstermesi, Orta oyununun yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur.
Sahne ve dekor olmayan, açık alanlarda oynanan bir tiyatro türüdür. Karakterler geleneksel kıyafetler giyerler ve müzik eşliğinde senaryo olmadan doğaçlama bir şekilde sahne alırlar. Orta oyununda usta-çırak ilişkisi vardır. Karagöz ve Hacivat oyununun canlandırılması olarak da görülür. Karakterler bu sefer deriden yapılma bez parçaları değil insandır. Orta Oyunu da Karagöz ve Hacivat gibi güldürü üzerinde oynanan bir geleneksel Türk tiyatrosudur.
Oyunun oynandığı Osmanlı İmparatorluğu’nda haremlik-selamlık sosyal hayatta da yer aldığı için erkekler ve kadınlar oyunları farklı yerlerde izlemiştir. Erkekler “mevki” denilen bölümde; kadınlar ise “kafes” denilen bölümde oyunu izlemiştir.
Oyunun oynandığı bölüme verilen ad “palanga”dır. Seyirciler ise bu alanın çevresinde daire oluşturarak oyunu izlemektedirler. Oyuncuların kostümlerinin saklandığı odaya “Pusat Odası” veya “Sandık Odası” adı verilmektedir.
Oyunun iki ana karakteri vardır:
1. Kavuklu:
Orta oyununda yer alan tipler aslında Karagöz ve Hacivat oyunundaki tiplerle aynıdır. Gölge oyununda yer alan Karagöz tiplemesinin karşılığı Orta oyununda Kavukludur. Orta oyununun asıl komik kişidir. Pişekar’ı sürekli yanlış anlayarak kendini komik duruma düşürür.
Pişekar:
Gölge oyunundaki Hacivat’ın Orta oyunundaki karşılığı Pişekardır. Elit kesimi temsil eder. Cümlelerin arasına sıkıştırdığı Arapça ve Farsça kelimelerle Kavuklu’yu sinirlendirir.
Orta oyununu kanlı canlı tipler oynamaktadır. O dönemlerde kadınların sosyal hayattaki yerleri göz önünde bulundurulduğunda kadın karakterleri de erkekler oynamaktadır. Kadın karakterler hiçbir oyunda iyi özellikleriyle yer almamaktadır.
Orta oyununun bölümleri
1. Mukaddime (Giriş) Bölümü:
Sahneye önce zurnacı gelir ve Pişekar havası çalar. Pişekar sahneye gelince önce seyirciyi selamlar ve zurnacıyla konuşurken konuşma arasında oyunun adını da seyircilere söyler. Hemen ardından bu sefer zurnacı Kavuklu havasını çalar ve Kavuklu sahneye gelir.
2. Muhavere (Atışma) Bölümü:
Bu bölümde Kavuklu ve Pişekar birbirinin tanışığı çıkarlar. Ardından Kavuklu’nun Pişekar’ın söylediklerini yanlış anlamasıyla güldürü kısmı başlar. Kavuklu Pişekar’a başından geçen bir olayı tekerleme şeklinde anlatır ve bölüm sonunda Pişekar bu anlatılanın bir düş olduğunu anlar.
3. Fasıl (Oyun) Bölümü:
Burada olaylar genelde Yeni Dünya adı verilen dekor etrafında geçer. Ya Kavuklu bir iş arar ve Pişekar ona yardımcı olmaya çalışır ya da Pişekar zennelere ev aramalarında yardımcı olur. Orta oyunundaki yan karakterler fasıl bölümünde ortaya çıkmaktadır.
4. Bitiş:
Pişekar sürç-i lisan etmesine karşın seyircilerden özür diler ve bir sonraki oyunun adını ve yerini söyledikten sonra oyun biter.
Meddah:
Meddah oyunu, geleneksel Türk tiyatrosunun tek kişilik gösteri sanatlarından biridir ve Osmanlı İmparatorluğu döneminde büyük bir popülarite kazanmıştır. Meddah, hikaye anlatıcısı olarak bilinir ve toplumun çeşitli kesimlerinden gelen hikayeleri, masalları ve efsaneleri izleyicilere aktarır. Bu sanatı icra eden kişilere “meddah” denir.
Meddah oyununun kökenleri, İslam dünyasında yaygın olan ve özellikle 13. yüzyıldan itibaren gelişmeye başlayan hikaye anlatıcılığı geleneğine dayanır. Meddahlar, halkın toplandığı kahvehanelerde, meydanlarda ve bazen saraylarda hikayelerini anlatırdı. Meddahların anlattığı hikayeler, genellikle halkın gündelik yaşamını, ahlaki değerleri ve toplumsal normları yansıtırdı. Meddah, sadece bir sandalye ve bir mendil kullanarak sahne alır. Sandalye, meddahın oturup hikayelerini anlattığı yerdir; mendil ise farklı karakterleri ve sahneleri temsil etmek için kullanılan tek aksesuardır. Mendil, bazen bir şapka, bazen bir sopa, bazen de bir silah olarak kullanılır. Meddah, hikayesini anlatırken farklı ses tonları, mimikler ve jestler kullanarak çeşitli karakterleri canlandırır. Meddahın en önemli yeteneği, bu karakterleri izleyicilere canlı bir şekilde aktarmasıdır. Meddah, hikayelerini anlatırken izleyicilerle göz teması kurar, onların tepkilerini dikkate alır ve gerektiğinde hikayeyi doğaçlama olarak şekillendirir.
Günümüzde, meddah sanatı profesyonel tiyatro sahnelerinde ve kültürel etkinliklerde yaşatılmaya devam etmektedir. Modern meddahlar, geleneksel teknikleri koruyarak, çağdaş hikayeler ve temalarla izleyicilere hitap etmektedir. Bu sayede meddah sanatı, geçmişten günümüze uzanan bir köprü olarak, kültürel mirasın yaşatılmasına katkı sağlamaktadır.
Köy Seyirlik Oyunu:
Köy seyirlik oyunları, genellikle yılın belirli zamanlarında, tarımsal faaliyetlerin durduğu kış aylarında ya da hasat sonrası kutlamalarda sergilenirler. Köy seyirlik oyunları, köylülerin bir araya gelerek toplumsal bağları güçlendirdiği, eğlendiği ve kültürel değerleri yaşattığı etkinliklerdir.
Köy seyirlik oyunlarının kökeni, antik dönemlere kadar uzanır. Bu oyunlar, doğa olaylarını, mevsim döngülerini, tarım ve hayvancılık faaliyetlerini konu alır. Oyunlar, genellikle pagan inançlarla bağlantılı ritüellerin bir parçası olarak başlamış, zamanla İslam kültürüyle harmanlanarak günümüze kadar ulaşmıştır.
Köy seyirlik oyunları, halkın gündelik yaşamını ve toplumsal sorunlarını mizahi bir dille ele alır. Bu oyunlar, hem eğlence hem de toplumsal eleştiri işlevi görür. Köylüler, oyunlar aracılığıyla kendi yaşantılarını ve toplumsal düzeni sorgularlar.
Oyunlar, genellikle belirli ritüeller ve kutlamalar çerçevesinde gerçekleştirilir. Hasat bayramları, düğünler, Hıdrellez ve Nevruz gibi önemli günlerde köy seyirlik oyunları sahnelenir.
Modern zamanlarda, köy seyirlik oyunları eski önemini büyük ölçüde yitirmiştir. Kentleşme ve modern yaşam tarzları, bu geleneksel oyunların azalmasına neden olmuştur. Ancak, bazı köylerde ve kültürel etkinliklerde hala yaşatılmaya çalışılmaktadır. Bu oyunlar, kültürel mirasın korunması ve gelecek nesillere aktarılması açısından büyük bir öneme sahiptir.
Son olarak, geleneksel Türk tiyatrosu toplumsal normları ve günlük yaşamı mizahi bir şekilde ele almıştır. Halkın kültürel ve sosyal ögelerini gözler önüne sermiştir. Bu tiyatro türleri yüzyıllar boyunca nesilden nesile aktarılmış ve günümüze kadar gelerek Türk kültürünün önemli bir parçası olmuşlardır.
Kiralacar ile Keşfedin: En İyi Araç Kiralama Deneyimi
Kiralacar.com, Türkiye’nin dört bir yanındaki araç kiralama ihtiyaçlarınıza en iyi çözümleri sunar. Yerel ve uluslararası kiralama şirketlerini bir araya getirerek, en uygun fiyatlarla geniş araç seçenekleri sunuyoruz. 7/24 hizmet veren müşteri destek hattımız ile her zaman yanınızdayız. Araç kiralama, ucuz araç kiralama en iyi hizmeti almak için Kiralacar sizin yol arkadaşınız. En iyi araç kiralama deneyimi için Kiralacar.com‘u ziyaret edin.